İzmit’in gecesi, her zaman bana farklı hisler yaşatır. Gündüzleri sakin, insanı huzura davet eden bu şehir, akşam olduğunda bambaşka bir yüzünü gösterir. Işıklar yanar, deniz kokusu sahile yayılır, Marina’daki kahvelerden hafif bir müzik yükselir… O gece de tam böyle başlamıştı. Ama bilmediğim bir şey vardı: hayatımın yönünü değiştirecek, masumiyetimi bir otel kapısında bırakacağım bir geceye adım atıyordum.
O gün telefonuma gelen mesaj, diğerlerinden farklıydı. Kendini tanıtmayan ama bana karşı fazla emin bir tonla konuşan bir adam… “Akşam sekizde Ramada Plaza İzmit’te ol. Odaya geldiğinde seni bekliyor olacağım.” Ne ismimi sordu, ne fiyat… Ses tonu, yazdığı kelimeler, hepsi tek bir şey söylüyordu: Bu gece sıradan olmayacak.

Hazırlanmam saatler sürdü. İnce siyah elbisemi giydim, parfümümün keskin ama sıcak notalarını üzerime serptim. Topuklu ayakkabılarımı giyerken aynadaki bakışlarıma baktım… Hem kendine güvenen, hem de içinde kıpır kıpır bir heyecan taşıyan bir kadındım.
Ramada Plaza
Vardığımda lobideki o hafif kahve kokusu ve sessizliği hissettim. Resepsiyon görevlisi, gözlerimin içine bakmadan “Oda 1503” dedi. Asansöre binerken kalbim . Her kat yükseldikçe, içeride yaşayacaklarım daha da netleşiyordu.
Kapıyı açtığımda, karşımdaki adam bana gülümsedi. Klasik bir takım elbise giymişti, ama bakışları… İşte o bakışlar beni olduğu yere mıhladı. “Hoş geldin” dedi, elini uzatarak. Elimi tutarken hafifçe parmaklarımı sıktı, sanki bana “Artık buradasın, geri dönüş yok” der gibiydi.
İlk dakikalar yavaş geçti. Bir kadeh şarap doldurdu, karşılıklı oturduk. Sözleri kısa, bakışları uzun sürdü. Beni dinlerken gözleri dudaklarımda geziyordu. O an anladım ki bu gece, kelimelerden çok dokunuşların konuşacağı bir gece olacaktı.
Şarap bitince, elleri usulca belime sarıldı. Teninin sıcaklığı, nefesinin boynuma değmesi… Tüm hislerim bir anda karıştı. Yatak odasına geçtiğimizde, perdelerden süzülen hafif şehir ışığıyla bedenim parladı. Onun dokunuşları yavaş başladı, ama dakikalar ilerledikçe hızlandı, derinleşti.
O anlarda İzmit’te olmayı unuttum. Sanki başka bir dünyadaydık. Dışarıda deniz dalgaları vuruyor, içerideyse kalplerimiz birbirine çarpıyordu. Bir süre sonra zaman kavramı kayboldu, tek bildiğim bedenimde dolaşan tutku dalgalarıydı.
Gece bittiğinde, yatakta yan yana uzandık. O an bir şey fark ettim: bu sadece bir gece değildi. Bende bıraktığı his, herhangi bir müşteride hissettiğimden çok farklıydı. Sanki masumiyetimi, ama aynı zamanda korkularımı da o kapının dışında bırakmıştım.
Sabah olduğunda giyinip odadan çıktım. Lobide yürürken aynadan kendime baktım… Otele giren kadınla çıkan kadın aynı değildi. Artık daha cesur, daha özgür, daha kendinden emin bir kadındım. Ve İzmit’teki bu gece, hayatımın unutamayacağım satırlarından biri olmuştu.
Şimdi ne zaman Ramada Plaza’nın önünden geçsem, o geceyi hatırlıyorum. Beni ben yapan, içimdeki zincirleri kıran o geceyi… Ve biliyorum ki, masumiyet bazen bir otel kapısında biter, ama yerine gelen özgürlük her şeye değer.